MAİDE 52 / 53 |
فَتَرَى
الَّذِينَ
فِي
قُلُوبِهِم
مَّرَضٌ
يُسَارِعُونَ
فِيهِمْ يَقُولُونَ
نَخْشَى أَن
تُصِيبَنَا
دَآئِرَةٌ
فَعَسَى اللّهُ
أَن
يَأْتِيَ
بِالْفَتْحِ
أَوْ أَمْرٍمِّنْ
عِندِهِ
فَيُصْبِحُواْ
عَلَى مَا أَسَرُّواْ
فِي
أَنْفُسِهِمْ
نَادِمِينَ {52} وَيَقُولُ
الَّذِينَ
آمَنُواْ
أَهَـؤُلاء
الَّذِينَ
أَقْسَمُواْ
بِاللّهِ
جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ إِنَّهُمْ
لَمَعَكُمْ
حَبِطَتْ
أَعْمَالُهُمْ
فَأَصْبَحُواْ
خَاسِرِينَ {53} |
52.
Kalplerinde hastalık bulunan kimselerin: "Devrin aleyhimize dönmesinden
korkuyoruz" diye aralarında koşuştuklarını görürsün. Olur ki Allah, fetih
nasib eder veya kendi katından bir emir verir de onlar da içlerinde gizlediklerine
pişman olacaklardır.
53. İman
edenler de derler ki: "Olanca güçleriyle sizinle beraber olacaklarına dair
Allah adına yemin edenler bunlar mı?" Bütün amelleri boşuna gitti ve
bundan ötürü en büyük zarara uğrayanlar oldular.
"Kalplerinde hastalık
bulunan kimselerin" buyruğundaki hastalıktan kasıt, şüphe ve
münafıklıktır. Buna dair açıklamalar el-Bakara suresinde (10. ayetin
tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Burada kastedilenler ise, İbn Ubeyy ve
arkadaşlarıdır.
" ... Devrin
aleyhimize dönmesinden" yani, ya kıtlık suretiyle zamanın aleyhimize
dönerek onlar da bize erzak vermeyip bize ihsanda bulunmamak suretiyle, ya da
yahudilerin müslümanlara karşı zafer kazanıp Muhammed (s.a.v.)'ın lehine olan
bu durumun devam etmeyeceğinden "korkuyoruz diye aralarında" yani,
yahudileri veli ve dost edinerek onlarla dayanışmak hususunda
"koşuştuklarını görürsün."
"Devrin aleyhimize
dönmesi" ifadesinin bu şekilde açıklanması, manaya daha uygun düşmektedir.
Çünkü, buradaki (...): Devrin aleyhimize dönmesinden tabiri, "Döndü,
döner"den alınmış gibidir. Yani, işin dönüvermesinden korkarız, demektir.
Bu anlamın doğruluğuna, Yüce Allah'ın: "Olur ki, Allah fetih
nasibeder" buyruğu delalet etmektedir. Şair de şöyle demiştir:
"Senden takdir edilmiş, mukadder kaderi çevirir Ve zamanın musibetlerinin
dönüp dolaşmasını."
Burada, zamanın
musibetlerinin bir toplumdan bir diğer topluma geçmesi, değişip durması
kastedilmektedir.
"Feth"in
anlamı hususunda farklı görüşler vardır. Feth'in, hükmedip, haklı ile haksızı
ayırd etmek ve hüküm vermek anlamına geldiği söylenmiştir. Katade ve
başkalarından bu açıklama nakledilmiştir. İbn Abbas da der ki: Allah, fethi
nasib etti ve Kurayzaoğullarının savaşçıları öldürülüp, kadın ve çocukları esir
edildi, Nadiroğulları da sürgün edildi. Ebu Ali de der ki: Burada fetihden
kasıt, müşriklerin topraklarının müslümanlara fetih ile açılmasıdır. es-Süddi
de der ki: Burada fetihten kasıt, Mekke'nin fethidir.
"Veya kendi
katından bir emir verir." es-Süddi der ki: Bundan kasıt da cizyedir. el-Hasen
de şöyle demiştir: Münafıkların gerçek durumlarının açığa çıkartılması,
isimlerinin bildirilmesi ve öldürülmelerinin emredilmesidir. Bundan maksadın,
bol mahsul gelmeSiyle müslümanların geniş maddi imkanlara kavuşması olduğu da
söylenmiştir.
"Onlar da içlerinde
gizlediklerine pişman olacaklardır." Yani, Allah'ın mü'minlere yardımını
görüp, ölüm esnasında da ahiretteki yerlerini görerek azaplarının müjdesi
kendilerine verileceği vakit, kafirleri veli edinmelerinden ötürü pişman
olacaklardır.
Yüce Allah'ın:
"İman edenler de derler ki" buyruğunu, Medineliler ve Şamlılar, başta
"vav" harfi olmaksızın, "Derler ki ... " diye okumuşlardır.
Ebu Amr ve İbn Ebi İshak ise, baş tarafta "vav" harfi ile ve
nahivcilerin çoğunluğunun görüşüne uygun olarak "Nasib eder"
buyruğuna atf ederek okumuşlardır. İfadenin takdiri ise şöyle olur: Olur ki
Allah fetih nasib eder ve iman edenlerde derler ki ... Bunun, manaya atıf
olduğu da söylenmiştir.
Çünkü; (...) buyruğunun
anlamı; "Olur ki Allah fetih nasip eder" şeklindedir. Zira; (...):
Umulur ki, Zeyd'in gelmesi ve Amr'ın kalkması demek uygun değildir. Çünkü;
(...) umulur ki Zeyd, Amr kalkar; demek uygun değildir. Ama; (...): Zeyd'in
kalması ve Amr'ın gelmesi umulur; denilmesi halinde ifade güzel olur.
Buna göre, "Nasib
eder" buyruğunun; (...): Olur ki .. " yanında takdim edildiğini kabul
etmemiz, güzel olur. Çünkü, o takdirde ifade; (...): Gelmesi umulur, kakması
umulur; takdirinde olur, ve bu haliyle şairin şu beytini andırır. "Kocanı
savaşta gördüm Bir kılıç kuşanmış ve mızrak (tutunmuş) olarak."
Bu hususta üçüncü bir
görüş daha vardır ki, bu okuyuşa göre buyruğu yani 53. ayetin başındaki vav
harfi ile "feth"e atfetmektir. Şairin şu mısraında olduğu gibi:
"Şüphesiz bir aba giyinmek ve gözümün aydın olması..."
Bununla birlikte (...):
Nasib eder" ifadesinin, şanı Yüce Allah'ın ismi celalinden bedel olması da
mümkündür. Buna göre ifadenin takdiri de şöyle olur: Umulur ki, Allah (ın)
yardımı gelir ve iman edenler şöyle der ...
Küfeliler ise, birinci
ayet-i kerimeyle ilişkisi olmamak üzere merfu' olarak "... derler" ki
diye okumuşlardır.
"Olanca güçleriyle
sizinle beraber olacaklarına dair Allah adına yemin edenler" ve
yeminlerini alabildiğine pekiştirirler. "bunlar mı?" buyruğu ile
münafıklara işaret edilmektedir. Yani mü'minler, yahudilere onları azarlamak
yoluyla şöyle dediler: Bütün güçleriyle Muhammed'e karşı size yardımcı
olacaklarına dair yemin edenler bunlar mıdır?
Bunun, mü'minlerin
birbirlerine söyledikleri söz olması da muhtemeldir.
Yani, kendilerinin
mü'min olduklarına dair yemin edenler bunlar mıydı? İşte Yüce Allah, bugün
onların gizlediklerini açığa çıkarmış bulunmaktadır.
"Bütün amelleri
boşa gitti." Münafıklıkları sebebiyle batıl oldu. "Bundan ötürü en
büyük zarara uğrayanlar oldular." Yani, sevap kazanma imkanını
kaybettiler. Şöyle de açıklanmıştır: Yahudileri veli edinmekle zarara
uğradılar. Artık, yahudilerin öldürülüp sürgüne gönderilmelerinden sonra onlar,
bunun herhangi bir faydasını elde edemediler.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN